23 Şubat 2012 Perşembe

Gözyaşı

Küçükken, ağlayınca uykum gelirdi benim. Herkeste bu böyle midir merak ederdim. Ağzımı açabildiğim kadar açıp, ağlamak...  Gözyaşlarım ağzıma girdiğinde anlardım ağzımın sonuna kadar açık olduğunu.

Gözyaşı; omurgalıların göz boşluğundaki bezlerin salgıladığı berrak, tuzlu sıvıya verilen isimdir. Böyle bir kısa tanımı var... Biz insanlar için de bu böyle midir?

Ben mesela; yine küçükken yine ağlarken konuşamazdım... Sonra büyüdükçe, derin derin nefes alıp (boğazdaki düğümleri geri itmek için) konuşabildiğimi fark ettim. Ağlamak zor değil artık. Öyle aman aman şeylerin olmasına da gerek yok. Hani derler ya "derisi kalınlaşmış"... İnsanın derisi kalınlaşmaya görsün, fark etmese de süzülür gözünden yaş...

Gözyaşı iyidir, güzeldir. Her duygunun bir kelime karşılığı yoktur ama bir gözyaşısı vardır. Erkekler ağlamaz diye bir şey de yoktur, güçlü durmaya çalışan insanlar vardır. Ve her insanın bir hirası vardır. Sen, ben görmesem de orada muhakkak ağlıyordur. Ağlayan insan vicdanlıdır, merhametlidir. Korkma o insandan... Geç olsa da ağlayabildi ya!

İnsanın gülen gözlerini gözyaşları soldurmaz. O yüzden ağlayanları susturmayın. O gözler, yaşlar dinse de gülmez. Belki birgün sevinç gözyaşları ile gülemeyeceğini de kimse iddia edemez. :) Gönül gülmekten yanadır ama annem der ki; gülmek ilan ağlamak kardeştur.

2 Şubat 2012 Perşembe

Böyle bir hal





Bazen adalarda yaşamak istiyorum. Küçük beyaz bir ev, önünde sepet olan bir bisiklet, bez bir ayakkabı, uzun bir roman, boş bir defter.