Muhafazakarlık gündemin vazgeçilmez konusu bazen de
malzemesi. Geçtiğimiz günlerde
televizyonda denk geldiğim bir
program da konumuz ile aynı ismi taşıyordu; Yeni muhafazakarlar… Biraz izlemek
istedim. İki tesettürlü kız muhabirin sorularını yanıtlıyor, arada son günlerin
muhafazakar isimlerinin yorumları ekrana yansıyordu. “Jeep’e binen tesettürlü bayanlar ve giyimleri ile ilgili ne
düşünüyorsunuz.” sorusuna yüzünde
kat kat makyajdan mimikleri tam belli olmayan tesettürlü (!) kız şöyle yanıt
verdi: ” Yani herkesin bir refah seviyesi
vardır. O kendini jeep içinde rahat hissediyor olabilir. Ben de kendimi bu
şekilde rahat hissediyorum. O yüzden böyleyim İslam’da birçok kural var aslında
hepsine uymamız gerekir. Ne diyeyim Allah bizi ıslah etsin.” Dedi ve güldü.
Kız çok doğru ve yalın bir şekilde kendini ifade etti.
Bu düşüncede olan ve kendini bu şekilde ifade etmeyen çok kişi var maalesef. Ben
jeepe binen Müslümanların yargılanmasından yana değilim. Bu onun bir hakkıdır
şüphesiz. Tevazu gösterip binmemesi takvasını gösterir. Ülkemizdeki
Müslümanları yargılıyoruz çoğunlukla. Gelir seviyesi ile doğru bağlantılı
olarak. Arapların yaşayışı o kadar batmıyor gözümüze. Konu oraya gelince
kültürlerine, refah seviyelerine göre yorumluyoruz. Müslümanları, belli bir
temele oturtup değerlendiremiyoruz.
Zenginleşen Müslümanlar, kendilerini yeni bir kimlik ile
tanımlamayı seçiyorlar her nedense. Genç muhafazakarlar, yeni muhafazakarlar,
modern Müslümanlar, ılıman Müslümanlar... Tek başına Müslüman kelimesi nasıl
yetersiz kalır aklım almıyor. Bana öyle geliyor ki, İslam’ın temel
rükünlerinden taviz verdiğimiz için seçiyoruz bu kelimeleri. Bu bazen örtümüze
takmadığımız iğne, çeşitli nedenler ile giymekten vazgeçtiğimiz çarşaf
olabiliyor. Seçtiğimiz yeni başlıklar ile biz de başlatıyoruz
“ötekileştirmeyi”.
Buradaki bir diğer konu “İslam’da Moda”. Peki İslam’da moda var mı? Devamında aklımıza
Müslüman şık olmalı sorusu da geliyor aslında. Tabiki İslam’da moda diye bir
şey yoktur. Tesettür esastır. Üzücü olan bunu bilip de uygulamada hataya
düşmek. Artık hepimiz İslam’ı “bana
göre” diye başlayan cümleler ile açıklar olduk. Günümüzde bu konu, her gün
çeşitliliğini arttıran örtünme şekilleriyle bayanlar üzerinden ilerlemekte.
Tesettür ile en büyük muhafazayı kadınlar üstlendiği için sanırım. Şöyle bir
tezatlık da yok değil aslında. Genelde tesettürlü bayanları eleştirenler, kendilerini
muhafazakar erkek tanımında gören beylerde oluyor. Muhafazakar erkek boyutuna
hiç girmek istemiyorum. Eleştiren erkekler öncesinde kendi muhafazakarlığını
içlerinde masaya yatırmaları gerekir.
Çarşaflılar, pardösülüler, şallılar, tunikliler, iğneliler,
iğnesizler, boneliler, bonesizler, sıkma başlılar… Hatta öyle çeşitlilik var ki
gördüğümüz bayanları; oturdukları semte, bağlı bulundukları cemaate, okudukları
okullarına göre bile seçebiliyoruz. Önceden “inancım gereği örtünüyorum”
cümlesinin yerini “böyle kendimi iyi hissediyorum” aldı. Herkes kendince bir
şeyleri muhafaza ediyor muhakkak. Ama neyi, nasıl muhafaza edip, tanımladığımız
noktasında düştüğümüz bu çeşitliliği sorgulama vaktimiz geldi.