8 Ekim 2012 Pazartesi

Buradayım

Her hastanenin kokusu farklıdır bence. Bir Çapa ile bir Cerrahpaşa mesela. Aynı değil. Ya da yaşanılanlar o kokuyu aldırmıyor sana. Mesela acı kokar bir Cerrahpaşa. Ölüm acısı.
O nasıl bir koku derseniz,
almadı ki burnunuz nereden bileceksiniz derim.
Bebeğini yeni kucağına almış bir anne için belki de cennet kokar Cerrahpaşa. 25 yıl önce anne ve babam için de öyle olmuştur muhtemelen.

Hapiste neler yapar insanlar diye hep merak etmişimdir. Dört duvar arası 10-15 kişinin olduğu, demir yığını ranzalar ve parmaklıklar ardında. Ne yapabilir insan?
Hastane de benzer şekilde. Hele bir de tek kişilik odaysa. Her gün aynı saatlerde benzer menü ile gelen yemekler, ardından yerleri paspaslayan temizlik görevlileri, ateş ve tansiyon ölçmeye gelen hemşireler.
Çat kapı giren,doktor,uzman,asistan ve öğrenci sürüsü. Merak ve umutlu bakarsın ağızlarından çıkacak her kelimeye.
Bunun dışında yine gözü kapıda olur insanın. Kim girecek aydınlatacak bu odayı. Kim bir teselli verecek güldürecek bu yüzü.
Zor, zor ki sabır geliyor imdada.
Zor ki sevdiklerin geliyor aklına.
Akşam daha sakindir ortalık sabaha nazarla. Odanın penceresinden bakarken İstanbul'un bir yanına, bağırmak gelir içinden. Sesinle durdurmak istersin; arabaları, bu gürültüyü, yanan sönen tüm ışıkları.
Durun! Söyleyeceklerim var. Biliyor musunuz aslında ben, benim, yani...
Olmadı, gelmedi cümlelerim. Devam edin, yansın tüm ışıklar, konuşsun tüm susanlar.
Bir bunalım, bir isyan değil bu. İzahı kelimelere denk gelmeyen bir durum.

Yaşanılan her olayın birebir muhatabı olmasam da dahilim. Buradayım. Çapa'da. Görüyorum; acıyı, kederi, mutluluğu, umudu, bekleyişi.
Her şey bizim için, şer içindeki hayır da. Hayır içindeki şer de.
O diyor ki, sabret... Sabret ki kurtuluşa eresin.

Not: Tek kişilik bir odada ne yaparsın demiştik,
tefekkür edersin bol bol.

İ.Ü. Çapa Tıp Fakültesi Hastanesi
06.10.2012
11:30

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder