9 Nisan 2013 Salı

Bu para kaç para?



İnsanın en büyük limanlarından birisi de çocukluğudur.  Hatalarından acılarından saklandığı yerdir orası. Ben çocukken, ben küçükken, ben eskiden… diye başlayan cümlelerimiz hiç bitmez.  Silmeye çalıştığımız onca hatıralara dirensek bile, çocukluk hatıralarımızı kolay kolay silemeyiz. Terapi gibidir çocukluk. Oraya gider dolaşır, rahatlar döneriz. Hep kalamayız nasılsa. Düşünüyorum da ya olmasaydı bunlar da. Geleceğe dair hayal kuramayan bir insanin geçmişi mükemmel değilse yaşadığı zamanda sıkışır kalır.
“Ah ben gençken” demeyiz mesela, gençken hata yaparız çoğunlukla… Hatalarımızı da çok hatırlamak istemeyiz dolayısıyla. Çocukluk öyledir, gençlik böyledir diye hüküm vermiyoruz elbette.  Ama çocukluk başkadır. Masumdur… Gerçek anlamını bilmeden yaparız çoğu şeyi. İyi midir kötü müdür bilmeden. Çünkü çocukken her şey iyidir. Kötüyle iyiyi ayırt etmeye başladığımızda artık çocuk değilizdir nasılsa. İnsanoğlu ne tuhaf cidden… Büyümek için sabırsızlanır, büyüdükçe de çocukluktan çıkmak istemez. Kolaya kaçıyoruz çünkü. İstemiyoruz zorluklarla savaşmak... Her şey iyi olsun istiyoruz. İyi insanlar, iyi dostluklar, iyi bir yaşam, iyi iyi iyi.
Bir kız çocuk, anneden çok babaya yakındır. Bilirsiniz klasik baba-kız muhabbeti. Bu kız çocuğunun ilk tanıdığı erkek babasıdır. Çocukluğunun erkeği de babasıdır, büyüyünce tanıdığı tüm erkekleri de babasıyla kıyaslar. Ölçüdür baba… Baba, bir duruştur, bir kılavuz. Elini erken bırakırsa eğer düşersin. Dağ derler ya. Sadece yaslanmazsın o dağa. O dağ, korur seni. Set çeker kötüyle arana. Onu görsen tamamdır. Her şey o dağın arkasında kalır. O var ya. Tamamdır işte ya. O. Babadır.
Nerden mi geldim buraya. Dikkatimi çeken ufak bir olay eskilerden bir sahneyi canlandırdı gözümde.  Çünkü ben de bir baba tanıyorum. Beni, Türkçe’ deki bir sürü sıfattan, bir kaçını dahi yan yana getirip bir cümle bile kuramayacak kadar kifayetsiz bırakan bir baba. Üç çocuğu için ayrı ayrı zarflar hazırlayan ve her ay aldığı memur maaşından o zarflara pay eden bir baba biliyorum. Ve bir kız çocuğu tanıyorum. Bir önceki aya ait parayı, bir sonraki ayda babasına satmaya çalışan bir kız çocuğu.
Ve ben büyüdükçe, ben büyüdükçe ve bu dünya böyle hızla kirlendikçe o babayı ve o kız çocuğunu istiyorum. Kolaya mı kaçıyorum. Evet kaçıyorum. Kaçıyorum ve istiyorum. ”Bu para kaç para” diye evin ortasında dönüp parasını satmaya çalışan kızın masumiyetini ve o kızın kahraman babasını istiyorum.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder